16 Mayıs 2011

Kayıp Gül - Serdar Özkan


Tam 10 saat süren sıkıcı İstanbul - Seul -G.KORE yolculuğum boyunca okuduğum ve hayran kaldığım Serdar Özkan'ın Kayıp Gül'ü içerisinde aklımda kalan ve yerleşen eden şu paragraf oldu;
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

O gün, Diana için sıradan bir alışveriş günü olmustu aslında. Mağazadayken, önce yeni bir gömleğe ihtiyac duyup duymadığını düşünmüş, ardından, zaten yeteri kadar alışveriş yaptıgı konusunda kendini ikna etmeye çalışmış, ama sonunda bir mavi gömleğe daha kavuşmuştu.

Gömleğini annesine gösterirken, üstündeki 1100 dolarlık etiketi ondan gizlememişti.

Annesi şöyle bir etiketine baktıktan sonra kızına sormustu:
‘Dünkü gazetede Paris’te düzenlenen müzayedenin haberini okudun mu, Diana?’

‘Yoo, neden sordun anneciğim?’

‘Descartes’in yeleği 125.000 dolara alıcı bulmuş da...’

‘Yaaa! İyiki gitmemişiz. Sen satın almazdın benim de içimde kalırdı. Hem bak, benim gömleğim kesin onun yeleğinden daha şıktır.’

‘Tam tamına 125.000 dolar, Diana.’

‘Haa tamaam, şimdi anladım. Sen bana, 1100 doların böyle bir gömlek için az bile oldugunu söylemeye çalışıyorsun, değil mi annişkom?’

Annesinin böyle düşünmedğini adı gibi biliyordu ama, işi şirinliğe vurup, bir an önce yeni gömleğini gönül rahatlığıyla diğerlerinin yanına asmak istiyordu.

‘Bir konuda haklısın yavrum. Senin gömleğin Descartes’ın yeleğinden çok daha şık. Descartes’in yeleği, ne ipek, ne de kaşmir... Ne Donna Karan, ne de Prada... Hatta bir mağazaya götürsen, beş dolar bile etmez.’
‘Eeee o kadar da olsun anne, fiyat gayet makul, o yeleği Descartes giymiş sonuçta.’

‘Doğru. Descartes gibi insanlar, giydikleri kumaş parçalarına değer kazandırıyorlar. Bir de tam tersini düşünsene.’

‘Ne gibi?’

‘Kumaş parçalarının insanlara değer kazandırdığını.’

Diana bir an başını öne eğmiş ve annesinin yeri geldiğinde, kendine has yöntemlerle kızına hissettirmeye çalıştığı şeyi düşünmüştü:

Kendini özel hissetmek için ihtiyacın olan tek şey, kendinsin.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

0 yorum:

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık