25 Aralık 2010

Bilin bakalım bu şekerler ne seyrediyor...

24 Aralık 2010

Liseli aşıklar gibi....

bir doğum günü daha geçti gitti....

Bu kadar masum baktığına bakmamak lazım :)))

23 Aralık 2010

yeni yaş, yeni yıl, Xmas....

İnsanın doğumgününün yılın başlarına veya sonları denk geliyor olması hem güzel hem biraz tuhaf hissettiriyor.


Eskiden doğum günleri heyecan verirdi, mutlulukla karışık bir heyecan duygusu. Oysa şimdi nedense hüzün oluyor genelde hissettiğim...
Yaşlılık kelimesini kullanmak yerine olgunluk kelimesini kullanmak hoşuma gidiyor şimdilerde artık. Yaşlanıyorum yerine olgunlaşıyorum diyorum kendi kendime ve buda içten içe mutlu ediyor beni. Eskiden beri beylik laflar etmeyi severim ben, şimdi, bunları daha cesurca kullanabiliyorum gururla...çünkü biliyorum, inanılmaz olgun hissediyorum kendimi. Olgunlaşmış ben gani gani olgunluk, bilgelik, bilmişlik dağıtıyorum etrafıma...


Tıpkı şiirdeki gibi olgunlaşmış insan içindeki kendisini şöyle bir oturtuyor karşısına tepesinden yakıyor lambasını sorgulamaya, kurcalamaya, acıtmaya, zorlamaya başlıyor. Kimsin, nesin, ne yaptın, nasıl yaptın, acıdınmı, mutlu mu oldun, soruyor da soruyor. Geçmişi deşiyor, anıları tazeliyor diyeceğim ama hayır tazelemiyor adeta kanırtıyor en hassas yerinden, doğrular, yanlışlar, sevgililer, aşklar, kırgınlıklar, pişmanlıklar... arıyor da arıyor düşünce maziden ne kaybettiyse hafızasında...

Her seferinde yeniden başlıyorum hayata, yeni kararlar alıyor, yenilikler arıyorum kendimde, çevremde. Dostluklarımı, arkadaşlıklarımı tazeliyorum, gidene git kalana da memnuniyetle kal diyorum içimden sessizce...

Henüz 10'lu veya 20'li yaşlarımdayken 30'lu ve 40'lı yaşları telaffuz etmek bana ooo dedirtirdi, ne kadar da büyük.... O yaşlarda olduğumda nasıl olacak acaba hayat derdim kendi kendime. Bir işim olacakmı, ya bir eşim, acaba bir veya birkaç çocuğum... ürperirdim düşününce, bende annem gibi mi olacağım....

Evet kendimi büyük gibi hissediyorum, çocukları çocuk, gençleri genç olarak telaffuz ettiğimi fark edip her seferinde evet ben artık yetişkinim diyoum, olgun bir yetişkin. yıllar ne kadar da çabuk geçiyor. Yorun yalısı dedikleri yarıma ne kaldı şunun şurası. ya sonrası...

"Insanoğlu doğduğu anda hem yaşamaya hemde ölmeye başlar" demiş bir düşünür.

Evet bu yıl sonunda ve benim yeni yaşımın başında yeni kararlar aldım, çünkü karar almak için en iyi zamanlardır bu zamanlar en azından bir süre de olsa uygulamaya koyma ihtimali çok yüksek olur, gelelim onlara; Hayatı olduğu gibi kasmadan yaşayacağım, kasmadan, değerlice yaşayacağım, ona ve kendime önem vererek, sevdiklerime kıymet vermenin de dışında onlara bunu hissettirerek yaşayacağım, her yaptığım şeye değer vererek yaşayacağım, sadeleştirerek herşeyi, ama derin derin yaşayacağım, tabi beylik düşüncelere ve laflara devam, gülmeye ve daha çok neşelenmeye de, onlarda limit yok. Keyfimi kaçıran ne varsa hayatımdan tekme tokat :) çıkaracağım ve çıkardığıma üzülmeden bundan haz alacağım...

Raflarda bekleyen canım kitaplarıma geri döneceğim sonuçta çocuklu, çalışan ve bir evin sorumluluğu omuzlarında olan bir kadın olmanın çatısı altına sığındığım yeter 2 senedir.!!! Ayıp yahu!!! ve yazmaya yeniden başlayacağım, çizmeye de.

Yani anlayacağınız yeni yılımda okur,yazar,çizer olacağım.


20'li yaşların sonlarına doğru neredeyse o döneme kadar hayatımın temellerini oluşturan bu 3 olguyu, uğraşı 30'lu yaşlarımın ortasına doğru hızla koşarken yeniden hayatıma sokacağım hemde büyük bir zevkle.

İyi ki doğdum, iyi ki nefes alıyorum her yeni güne sevgiyle iyi ki başlayabiliyorum...

Bir Yıl Daha Bitiyor _ Murathan Mungan

bir yıl daha bitiyor
İşte bu kadar duru, bu kadar yalın
bu kadar el değmemiş
sıradan bir gerçeği daha kolları bağlı hayatımızın
bir şiire nasıl dahil edilir bir yılın son günleri
her sonda her başlangıçta ve her defasında
alır gibi bir başkasını karşımıza
perdeler çekip, ışıklar söndürüp
oturup yatağın içinde bir başımıza
sorgulamak kendimizi
öğrenmek ikizin anadilini, ikinci belleğimizi
öğrenmek kendimizle hesaplaşmanın buzul ilişkilerini
bu aynaların dehlizlerinde gezinirken görürüz
karanlık günlerimizin kenar süslerini

biterken bir yılın son günleri
biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimlerini
gençlik ikindilerini
kargınmış bir çocuktuk büyüdüğümüzden beri

Bir yıl daha bitiyor.
Düşlerim, tasalarım,
yarım kalmış onca şey, her yıl
biraz daha kısalıyor bir öncekinden.
Bana mı öyle geliyor yoksa daha mı
hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken.

Kırdım mı, incittim mi birilerini?
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yaşadıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim, dostluklarımı, ilişkilerimi.
Çoğalttım mı eksiklerimi?
Gözlerim çocukluk fotoğraflarımda mı kaldı?
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?

Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış,
saçlarım taranmış,
giysilerim ütülü, odam düzenli mi?

Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı;
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları?
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
hâlâ sevebiliyor muyum insanları?

Ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı,
cila geçmeli ahşaplarıma.
Ovmalı umutları. Saklı tutmalı gelecek inancını,
yarınları eksik etmemeli ağzımdan
hançer kıvamındaki o karamizah tadını.
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım.
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp
öyle başlamalıyım akşama, yeni bir yıla.
Ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda.
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında?
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta.


Murathan Mungan

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık