2 Eylül 2010

Tebrik ederim seni bu eserin için.

Oğuz'a genelde ablam bakıyor, MY'nin tatilde olmadığı günler dışında.

Değerli bir aile dostumuz, büyüğümüz bir iftar yemeğinde Oğuz'u büyük bir sevgiyle öperken ablama döndü ve "tebrik ederim seni bu eserin için" dedi ve bize de "büyüdüğünde inşallah çok beyefendi bir delikanlı olacak"....
Ne gurur verici, ne yüceltici bir söz.
Oğuz gerçektende karakter sahibi bir çocuk. Karşındaki çocuk olduğunda, küçük olduğunda sanki değerleri olmazmış gibi düşünülür ama bunu en bariz kendi çocuğumda gözlemledim. Bir karakteri var, sakin, vakur, değer veren, sevgi dolu, neşeli, şimdilik iyi giden bir karakteri var....
Her zaman aynı duayı ediyorum, atom mühendisi olsun diye değil, doktor, pilot, astronot olsun diye de değil, ne olacaksa olacak ama olduğunun en iyisi, en mutlusu ve en başarılısı olsun diye dua ediyorum. Önce vatanına, sonra milletine ve sonra da ailesine karşı hayırlı, düzgün bir birey olsun diye dua ediyorum. İnançları olsun, inandıkları olsun, korkuları olsun, korkusuz olsun, sevgi dolu ve cömert, saygı dolu ve yaşamak için hırsı olsun istiyorum. Zengin olmasa da olur, ama herşeyi görsün, herşeyi bilsin istiyorum.
Hayatında 1 kez de olsa her güzel şeyden 1 kez tatmış olmalı insan ve acıların çemberin de de illaki geçecek öyle değilmi!....

Öyle şanslı hissediyoruz ki kendimizi böyle bir evlada sahip olduğumuz için. Ve bazen de öyle kızıyoruz ki kendimizi onu örselediğimizi, onu değersiz kıldığımızı, onu kıymetsiz büyüttüğümüzü düşünerek. Ona kızdığımız zamanlar oluyor, bazen yaptıklarına tepki verdiğimiz de... halbuki öyle içimizdeki sevgisi, öyle derindeki, bazen öyle can yakıyorki...
İşte bu zamanlarda çalışmak ve çalışmamak arasında bocalamalar başlıyor içimde, kendimle kavgalı, kendime dargın, kendime kızgın hale geliyorum.
Biz onunlayken, onunla oynarken, onunla konuşurken öyle başka, öyle mutlu, öyle neşeli öyle bütün oluyoruz ki....Bunu hissediyorum onun yanında olduğumda, her ne kadar benden önce babası gelse de, onunla iki cümle konuştuğumda ona değer verdiğimi hissettiğinde, ona bir birey gibi davrandığımda bambaşka bir ruh haline bürünüyor, kendine güveni geliyor, neşeleniyor, bu o kadar bariz anlaşılıyor ki annesinin ona verdiği güç duygusu öyle başka ki, bunu hissediyorum. Bu bana özel değil tabii ki annelerin kıymeti bu, önemi, etkisi...

Değerli bir insan, değer veren bir insan yetiştirmek istiyorsan, ona değerli olduğunu hissettirmelisin, ona değer vermelisin.... Çocuk yetiştirmekten hiç bir şey öğrenmediysek en azından bunu öğrenmişizdir.
GY

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık