11 Ağustos 2009

Twilight (Alacakaranlık)

Isabella Swan on yedi yaşındadır. Güneşli Arizona'da Phoenix'te yaşarken babası Charlie ile birlikte yaşamak üzere Washington'ın, yağmurun hiç dinmediği küçük kasabası Forks'a taşınır ve burada yüz sekiz yaşında bir vampir olup, on yedi yaşında görünen gizemli, çekici, romantik ve tuhaf Edward Cullen ile tanışır. Edward’ın ilk başlarda kendisinden uzak durmaya çalışmasına rağmen bir şekilde birbirlerine aşık olurlar. .. İki sevgili herşeye rağmen tutku dolu ama bir o kadarda tehlikeli bir aşk macerasına sürüklenirler....

Kitabını okumadım ama ismini duyduğumda korku filmi olduğunu düşünmüştüm, oysa tam anlamıyla romantik bir aşk filmi, tabi evet filmde kan emici vampirlerde yok değil....

Genelde romantik aşk filimleri güneşli yazlarda, yada romantik sonbaharlarda yada karlı ama aydınlık kış günlerinde çekilir. Yani insanın aşık olası gelir hep, tabi işin içinde wampirler olunca bu film aşk filmi olmasına rağmen karanlık, yağmurlu, kasvetli ama tam anlamıyla doğa harikası olan yerlerde çekilmiş.

İnsanın içi biraz daralsa da, yine meraktan dolayı insan filmi gözlerini kırpmadan seyrediyor. Aslında hep bir aksiyon bekledim ama genelde pek hareket yoktu, işin aslında filmin eksikleri çoktu diye düşünüyorum. Senaryo nasıldı bilemiyorum ama sanki bazı yerler atlanmıştı filmde....

Şundan da bahsetmeden geçemeyeceğim, bir vampir ancak bu kadar çekici olur, Edward karakterini hakikaten iyi işlemişler, gerçi bazı yorumlarda kitaptaki karaktere göre filmdeki karakterlerin biraz zayıf kaldığından bahsedilmiş ama.....

Neyse güzel filmdi. İzlemeye değer. gy

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık