24 Aralık 2012

Oğuz için...




Günün en güzel olayı Oğuz'un okulunda pedagog Tülay Hoca ile randevumuz vardı Oğuz ile yaşadığımız bir iki  problemle ilgili.


Bazen şiddet ile davranış gösterme (sadece anne ve babaya) (pedagoğumuza göre öfke patlaması)  ve bazen tuvaletini yapmayı red etme/erteleme veya altına kaçırma.

Öğretmeninin ve Pedagogun değerlendirmesine göre Oğuz yaşına göre çok olgun ve özgüveni yüksek bir çocukmuş ve kendi oluşturduğu sınırları varmış.Arkadaşlarına ve öğretmenlerine karşı çok nazik ve olgun  davranışlar sergiliyormuş. Öğrentmeni sanki içine küçük bir adam kaçmış gibi davranıyor bazen, kimseyi üzmek istemiyor dedi. bize karşı gösterdiği öfke durumu sanırım bizim ona fazla kontrollü davranmamız ve sınırlarını aşmamızdan kaynaklanıyor olabilirmiş. Bir de mükemmelliyetçilik var. 
Bazen yapamadığı şeyler karşısında kendisine gelen yardım tekliflerini kabul etmemesi ve yapamaması sonucunda da öfke duyması. Mümkün olduğunca ılımlı yaklaşarak herşeyin tam istediğimiz gibi olamayacağını, hatalarımızın yanlışlıklarımızın olabileceğini kendine anlatmamız ve kabullenmesini sağlamamız gerekliymiş.

Biz normal hayatta farkındaydık ama Oğuz genelde okulda da arkadaşlarına karşı mesafeli davranıyormuş.
elbecerileri,sayılar, yazma gibi işlerde de başarılı olduğunu söylüyor öğretmeni.
gelelim tuvalet konusuna; okulda tuvaletini ertelemesi bana ve öğretmenine söylediğine göre utandığı için ve pedagog Tülay hanıma göre bu gayet normal mahremiyet duygusunun şimdiden gelişmiş olduğunu gösterir dedi. sadece kaçırma konusunda önce bir ürologdan kas gelişimi konusunda tetkik yaptırmamızı istedi, sonra psikolojikmi olduğuna bakacağız dedi.

bu konuşmalarda benim için en değerli olanı özgüveni gelişmiş olmasıydı. Var olan bir takım sorunlar aşılabilir diye düşünüyorum ama var olmamış özgüveni yvermeye geliştirmeye çalışmak sanırım daha zor olurdu. 
tabi asıl mühim olan bunu incitmeden kırmadan olduğu gibi koruyabilmek, geliştirebilmek.

Napıyoruz daha çok sohbet, daha çok paylaşım, olanları alttan almak, kavgaları hoş görmek, sabır göstermek tabi şımarıklığa dönüştürmeden, bazı şeyleri kaza olduğuna yormak, oluruna bırakmak bizim küçük adama fazla yüklenmemek....

0 yorum:

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık