Nil Karaibrahimgil'in yazısı ile tanıştım bu cümle ile: "Hareket etmezsen acı üzerinde birikir" Bizim Büyük Çaresizliğimiz isimli Barış Bıçakçı kitabında geçen bir cümle imiş öğrendiğime göre. Ağzınıza sağlık bunu dile getirenler.
Yıllardır uyguladığım hayat felsefemdi şimdi bu cümlede hayat buldu :)
Kafanı bozuyorlarsa çıkaracaksın hayatından, kafan bozuluyorsa çıkacaksın o hayattan, eskiler de demiş ya "Tebdil-i mekanda ferahlık vardır", aynı şey.
Hareket edeceksin evet sadece fiziksel anlamda al başını git bir yerlere demek değil öyle... ne zaman hayatta bi şeyler için canım sıkkın olsa yani "canım sıkıldı" desem, kendimi önce işe veririm, hiç birşey yoksa evrak topla, odayı değiştir, masanı düzenle, temizle, evi kaldır, sokaklarda gez, yürü, kendini toparla, birşeyler yap, birşeyler yap diye sinyal verir beynim ve yaparım. Hareket ederim, beynimi,düşüncelerimi o harekete yoğunlaştırırım.
en mutsuz yada acılı anlarında insan nedense eve kapanıp acısını dibe vura vura yaşamak ister, ağlamak, kendi kendine konuşmak, haklıdır da başlangıçta bunu da yapmak lazım, her acının bir yas süresi olmalı. onu içimizde biriktirmekte bünyeye zarar.
ama sonrasında açılmak lazım, o acı içimizde o iki kaburga kemiğimizin arasında inim inim inlerken, sızım sızım sızlarken, kendini atmalı insan sokaklara, geçmeli işinin başına, uzaklaşmalı belkide bir/ iki şehir öteye, belki binmeli bir otobüse, gülümsemeye çalışmalı, hareket etmeli kısaca.
Bu haftasonu bu filmi izlemeyi düşünüyorum.
Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü için
yarışmış biraz geç oldu ama.
Maalesef yönetmeni Seyfi Teoman geçirdiği bir kaza sonucu geçenlerde hayatını kaybetti. Allah Rahmet eylesin, gencecik başarılı bir insan.
Ne güzel filmler, kitaplar geçip gidiyor hayatımızdan... Kimini yakalayabiliyoruz kiminden de haberimiz bile olmuyor. Kitapsız filmsiz gecen günler öyle boş geliyor ki bana.
Hareket etmek lazım "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" da bu hareket teşvikine bir örnek aslında. Hareket etmek lazım boş geçen bir an bile olmamalı insan hayatında , çünkü hayat sunulmuş bir armağandır insana. hiç bir an birdaha yaşanmayacak, geri gelmeyecek... okumalı, yazmalı,araştırmalı insan, çizmeli, boyamalı, gezmeli, yemeli, nefes almalı, görmeli, anlamaya/anlatmaya çalışmalı.... dolu dolu olmalı insan... hayatla dolmalı, hayatı doldurmalı...
Oğlum içinde aynı şeyleri istiyorum, hayatı dolu dolu yaşamasını öğretmeye çalışıyoruz ona, seni seviyorum demeyi, güne gülerek uyanmayı, neşeyle dünyaya bakmayı, insanlara mutlulukla gülümsemeyi, sevinmeyi...bilmesi için elimizden geleni yapıyoruz. her an onun için, bizim için ve onunla birşeyler yapma hayaleri, planları ile dolu oluyoruz. bu konuda gittiği ana okulu konusunda öyle rahatki içim, sürekli bir aktiviteleri var. Parklar, tiyatrolar, sinemalar, çeşitli iş alanlarına ziyaretler (postahane, fırın, veteriner...) . Okulla başladık onu sosyalleştirmeye, bundan sonrası dans, spor ve okuma ile devam edecek inşallah allah sağlık sıhhat verirse....Son günlerde en çok yapmak istediği baba/anne yatakta güreşelim mi oluyor. Acaba Kırkpınara'mı versem bu çocuğu, şöööle pehlivan olsa yağlı yağlı... Babası da hep küçükten beri pehlivanım benim diye severdi, acaba bellimiydi o zamandan :))
Hello world!
3 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder