Boş boş takılıyorum nette. Özlemişim çayımı yudumlayıp, siteler arasında surf yapmayı.
Bazen bir yerlere veya bir şeyler için koşuşturmamayı özlüyorum...
Rahatlık, boşluk nedir unutmuşum sanki, her an her dakika birşeyler yapılmalı, toplanmalı, yetiştirilmeli, kaldırılmalı, bitirilmeli modunda olmak gerçekten çok yorucu. Yoğun iş temposu içerisinde çalışan insanlar sanırım hep bu modda oluyor.
Ramazan'ın rehaveti ile birlikte sıcakların verdiği yorgunluk hissi ile tüm gün uyuyasım var, enerjim şu aralar tabanda dolaşıyor...
Her seferinde yurtdışı seyahatinden sonra biraz tuhaflaşıyorum, tam bir Istanbul hayranı olan ben nedense Avrupa'ya gidip gelmenin ardından bir bunalım yaşıyorum. Düzen, yeşillik, insan kalitesi, yaşam kalitesi, değer duyguları....
Neden benim ülkem şehirlerim insanlarım böyle olamıyor....
Ama bazen insanın kendisini rölantiye alması gerekli oluyor sanırım, biraz enerji biriktirmesi, kendini toplaması... bu böyle gitmez elbette.
Oğuz'umuz; Ne kadar çabuk gelişiyor seninle ilgili herşey.
El pervanesi ile rüzgar gülünü döndürme fikrin, yine aynı pervanen ile yemeklerini soğutma fikrin, babaannenin bahçesini sulama seramonin, durduk yere hapşuu deyişin ve sana gelen çok yaşalara sende gör cevabın, hala tuvalete tulavet deyişin, 1den 9 a kadar sayıpta her seferinde 4 ü unutman, arabaların vay canına vay vay canına, vaaay şarkısını parmaklarınla bateri çalarak söylemen... hepsi hepsi sana dair...
Hello world!
3 yıl önce
0 yorum:
Yorum Gönder