10 Haziran 2012

Kefken - Cebeci

İstanbul'a yakın yerlerde denize girmek konusu;
sezonun en yoğun olduğu dönemlerde çok mantıklı değil ama sezon açılmamış veya yeni açılırken /kapanmış veya  kapanmak üzereyken gayette güzel oluyor. 
bazen denize girmesekte sahilde oturup nefes almak, kitap okuma, denizi seyretmek bile insana enerji veriyor. geçen sene sezon sonu gitmiştik hatta sisliydi sahil güzel bir kahvaltı yapmıştık sonra bir baktık hava açtı günlük güneşlik oldu ve kimseciklerde yoktu sahilde tüm gün eredeyse. 
bu sefer yine biraz kalabalıktı ama ne şile gibi ne Ağva gibi oralara göre daha sakindi.
ancak Kefken, Kerpe, Cebeci bu gibi yerlerin ciddi bir yol problemi var, oraya kadar ulaşım gayet iyi ancak merkezlerine geldiniz mi inanılmaz kötü yolları var, toprak yol ,toz ve çukur dolu.
bu konuda mutlaka bişeyler yapmalılar. bir de o bozuk yolların kenarına dahi park etmiş olsanız 5 TL otopark ücreti alıyorlar...
Onun dışında sahilde tuvalet ve duş problemi var. geçen sene ne duş ne tuvalet vardı bu sene yapmışlar ama yetersiz ve suyu yok. lokantaların, kafelerin tuvaletlerini kullanmak en mantıklısı.
artık seneye inşallah bunlarda çözülürse kaçamaklar için iyi bir  alternatif olabilir.



Mutluluğun,aşkın, sevginin, güzelliğin  resmini çizebilirmisin dense, çizerim de çekerim de derim;
İşte bu!!!

7 Haziran 2012

Trambolin Macerası

Korkar dedik ama korkmadı, aslında korkar gibi oldu ama keyfine varınca geçti korkusu...

3 Haziran 2012

Ece Arkadaşımızın Gösterisi Eğlencemiz


Kırmızı Şeker sınıfı lolipopumuz Ece'nin gösterisinde, prenses Berrasu ile birlikteydik.

31 Mayıs 2012

Replikler / Özlü Sözler

Hayatta biriktirmeyi ve hatırlamayı en sevdiğim şeylerden biri de filmlerde geçen replikler ve kitaplarda geçen özlü sözlerdir. Onları hafızama veya defterime, biryerlere kayıt etmek çok hoşuma gider. Hayatım boyunca hep bir defterim oldu yanımda taşıdığım, not aldığım, anları veya hatırladıklarımı veya unutmak istemediklerimi not ettiğim ve bu benim hiç bir zaman vazgeçemediğim birşeydir .
düşündüm ki onları bura da da paylaşmak güzel olurdu, internetin de yardımı ile benim yakaladığım bazı şeyleri burada kayıt etmeye çalışacağım...
 
Geliyor; 
 "belki de mutluluk sadece kovalayabileceğimiz bir şeydir. belki de onu asla yakalayamayacağız.
Umudunu kaybetme
"Her gece kalbimi boşaltıyorum ama her sabah yeniden doluyor."
"Kalbimiz aşktan yırtılıyor du"
İngiliz Hasta
"Birlikte olamayacaksak Tanrı neden karşılaşmamızı istedi"
Melekler şehri
"Onu unutmam gerektiğini bir türlü unutamıyorum"
Akıl Oyunları
"Bir insan birisiyle yaşlanmalı birisi yüzünden değil"
Cehennem silahı
"hayatta yaptıklarınız sonsuzlukta yankılanır"
gladyatör
"Kadınlar, seni sen yapan özelliklere aşık olup, sonra senden o özellikleri almaya kalkıyorlar."
Kaybedenler klübü
"Mükemmellik baştan aşağı kontrol demek değildir, bazen zincirleri gevşetmek demektir."
Siyah Kuğu
"İnan bana dostum aşk diye bir şey yoktur, sadece yolunu kaybetmiş duygular vardır"
günahkar
"sevgi neydi, sevgi iyilikti, sevgi dostluktu, sevgi emekti"
selvi boylum al yazmalım

25 Mayıs 2012

Küçük Karınca




23 Mayıs 2012

Samsun Galaxy note'ta ahtapot cizimi by Oğuz

18.05.2012
Published with Blogger-droid v2.0.4

21 Mayıs 2012

Küçük Mucizeler Dükkanı

Şu an okuduğum ve sona yaklaştığım bir kitap.
Valla al eline 3-5 günde yoğunluğuna göre oku bitir. Ne kazan eh işte azcık hayatla mücadele, hayatın kıymeti, azıcık da sahip olduklarının kıymeti felan, sadece sonunda kime ne olacak diye merak ettiğim ve örgü örmeyi gerçekten sevdiğim ve terapi yerine geçtiğine inandığım için okumaya devam ettiğim,  4 kadının sıcacık hikayesi bir örgü dükkanında nasıl şekilleniyorun anlatıldığı basit bir kitap. Ağır bir dili yok, anlatımlar basit, gündelik, kadına dair...

20 Mayıs 2012

Sulu boya ve guaj boya yapalım.

 Anaokulunun Oğuz üzerinde o kadar büyük etkileri oldu ki. kes, yapıştır , boya, çiz, değerlendir, geridönüştür... her konuda çok maarifetli...

Umudunu Kaybetme


Müthiş bir başarı öyküsü.
Örnek alınacak bir mücadele öyküsü.
Örnek alınacak bir sevgi öyküsü.

Her an şükrederek seyrettik. Her an oğlumuzu düşünerek seyrettik. Bir sonrasında ne olacak acaba, daha ne olabilir acaba diyerek seyrettik.
Heleki baba oğul evsiz kalmışlarken ve yatacak yer bulamamışlarken, babanın oğlunu oyalamak için istasyonda bir hikaye uydurarak tuvalette yerde uyudukları bir sahne var Will Smith'in ağladığı ... orada zaten film koptu bende. Ve Chris Gardner'ın biyografisinden esinlenerek yapılmış gerçek bir öyküye dayalı olması içimi iki kere cız ettirdi. 
Allah insanı helede evladı için çaresiz bırakmasın. 

Bir yandan da düşündüm ki belki de bakmak zorunda olduğu ve çok sevdiği bir evladı varken daha da mücadele etmek zorunda kaldı, belki oğlu onunla olmasa kendini bir noktadan sonra salabilirdi...
Gerçek hayatta da baba ve oğul olmaları da ayrı bir keyif verdi filme ikisi de çok şirinler.
Mutlaka izleyin.

19 Mayıs 2012

Bizim Büyük Çaresizliğimiz

Çok güzel işlenmiş bir dostluk filmiydi. Ayrıntılar iletişim, konuşmalar çok gerçekçi ve hoştu.
Gelgelelim çok durağandı, sık sık hadi şimdi bir aksiyon olacak diye bekledik ama yok olmadı gitti.
Dedim ki bu filmde böyle. Ama gerçekten insanı özendiren bir dostluk teması vardı.
gerçek hayattan bir hikaye gibi yani film gibi değil gerçek hayat işte bu dedirten bir çekim olmuş. biraz müzik eksikti...
tüm dostlara, dostluklara, izleyin...

17 Mayıs 2012

Nil Karaibrahimgil'in yazısı ile tanıştım bu cümle ile: "Hareket etmezsen acı üzerinde birikir"  Bizim Büyük Çaresizliğimiz isimli Barış Bıçakçı  kitabında geçen bir cümle imiş öğrendiğime göre. Ağzınıza sağlık bunu dile getirenler. 
Yıllardır uyguladığım hayat felsefemdi şimdi bu cümlede hayat buldu :) 
Kafanı bozuyorlarsa çıkaracaksın hayatından, kafan bozuluyorsa çıkacaksın o hayattan, eskiler de demiş ya "Tebdil-i mekanda ferahlık vardır",  aynı şey. 
Hareket edeceksin evet sadece fiziksel anlamda al başını git bir yerlere demek değil öyle... ne zaman hayatta bi şeyler için canım sıkkın olsa yani "canım sıkıldı" desem, kendimi önce işe veririm, hiç birşey yoksa evrak topla, odayı değiştir, masanı düzenle, temizle, evi kaldır, sokaklarda gez, yürü,  kendini toparla, birşeyler yap, birşeyler yap diye sinyal verir beynim ve yaparım. Hareket ederim, beynimi,düşüncelerimi o harekete yoğunlaştırırım. 
en mutsuz yada acılı anlarında insan nedense eve kapanıp acısını dibe vura vura yaşamak ister, ağlamak, kendi kendine konuşmak, haklıdır da başlangıçta bunu da yapmak lazım, her acının bir yas süresi olmalı. onu içimizde biriktirmekte bünyeye zarar.
ama sonrasında açılmak lazım, o acı içimizde o iki kaburga kemiğimizin arasında inim inim inlerken, sızım sızım sızlarken, kendini atmalı insan sokaklara, geçmeli işinin başına, uzaklaşmalı belkide bir/ iki şehir öteye, belki binmeli bir otobüse, gülümsemeye çalışmalı, hareket etmeli kısaca.


Bu haftasonu bu filmi izlemeyi düşünüyorum.  
Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü için yarışmış biraz geç oldu ama.
Maalesef yönetmeni Seyfi Teoman  geçirdiği bir kaza sonucu geçenlerde hayatını kaybetti. Allah Rahmet eylesin, gencecik başarılı bir insan.


Ne güzel filmler, kitaplar geçip gidiyor hayatımızdan... Kimini yakalayabiliyoruz kiminden de haberimiz bile olmuyor. Kitapsız filmsiz gecen günler öyle boş geliyor ki bana. 
Hareket etmek lazım "sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" da bu hareket teşvikine bir örnek aslında. Hareket etmek lazım boş geçen bir an bile olmamalı insan hayatında , çünkü hayat sunulmuş bir armağandır insana. hiç bir an birdaha yaşanmayacak, geri gelmeyecek... okumalı, yazmalı,araştırmalı insan, çizmeli, boyamalı, gezmeli, yemeli, nefes almalı, görmeli, anlamaya/anlatmaya çalışmalı.... dolu dolu olmalı insan... hayatla dolmalı, hayatı doldurmalı... 


Oğlum içinde aynı şeyleri istiyorum, hayatı dolu dolu yaşamasını öğretmeye çalışıyoruz ona, seni seviyorum demeyi, güne gülerek uyanmayı, neşeyle dünyaya bakmayı, insanlara mutlulukla gülümsemeyi, sevinmeyi...bilmesi için elimizden geleni yapıyoruz.    her an onun için, bizim için ve onunla birşeyler  yapma hayaleri, planları ile dolu oluyoruz. bu konuda gittiği ana okulu konusunda öyle rahatki içim, sürekli bir aktiviteleri var. Parklar, tiyatrolar, sinemalar, çeşitli iş alanlarına ziyaretler (postahane, fırın, veteriner...) . Okulla başladık onu sosyalleştirmeye, bundan sonrası dans, spor ve okuma ile devam edecek inşallah allah sağlık sıhhat verirse....Son günlerde en çok yapmak istediği baba/anne yatakta güreşelim mi oluyor. Acaba Kırkpınara'mı versem bu çocuğu, şöööle pehlivan olsa yağlı yağlı... Babası da hep küçükten beri pehlivanım benim diye severdi, acaba bellimiydi o zamandan :))

16 Mayıs 2012

Kayvaltı yaparken bir resmimizi çeksene anne.

Artist bu ya , durup durup bana bişey için bi resmimi çeksene anne, hareketli olsun (kameraya al diyor yani). sonra da seyredip kahkahalardan kırılıyor.

12 Mayıs 2012

Konser gecesi

 Ayfer Er konserine gittik hem de tam derbi akşamı.
Süper hoş bir ses, içten, samimi, şarkıları duygularıyla söyleyen, hissettiren doğal bir ses. Tek üzüntümüz "Seni evmek şu boynumun borcudur" dinleyememiş olmak kendisinden canlı canlı. Sadece Zeki Müren şarkıları vardı. neyse dedik bir dahaki sefere inş.

11 Mayıs 2012

ANNELER GÜNÜ GÖSTERİSİ

Anneler günü gösterisi için güzel bir kart almıştım, oğlumun hazırladığı , 11 Mayıs saat 13:30 da gösteri yapacaklardı tüm çocuklar;
"Bu anneler gününde sevgin yaşar gönlümde,
Armağan diye senden, kalbini isterim ben."
Oğuzumun ezberlediği ve bana okuyacağı şiir de buydu.
Çok yakışıklı giyinmiş 12:30 da okula gitmişti. Aradan yarım saat geçti telefon Oğuz sınıfta düştü...
Off dedim ya bugün mü!
Gittik şakağında yarım santim kadar bir açıklık, hemen hastaneye.... Gösteriye gidemedik! kısmet dedik.
inşallah bir dahaki sefer....


Gece - Gündüz Aktivite

Ana okuluna başladı başlayalı sürekli aktivite, sürekli bir etkinlik, kes, yapıştır, üret, oluştur... böyle geçiyor anlarımız, günlerimiz. Tabi birde TV 'de ki Bay Becerikli'nin de etkisi yadsınamaz. sürekli bay Becerikli şunu yaptı, tutkal kullandı, sıcak hava balonu yaptı, kağıt kapladı, eydi, büktü, kesti.... sürekli ama. Sabah biz uyumak uyanmak mücadelesi verirken tuvalet kağıtlarından kendi kendine robot yapmış şaşırdık kaldık, buzdolabını, aynayı renkli kağıtlarla donatmış, sanatsal çalışmalar yapmış...
bir hediye paketi üzerine anneler günü için yapıştırılmış mukavvadan kalp şeklini şablon olarak kullanıp kağıttan bir sürü kalp kesip babasına hediye etti, dergilerden kestiği resimleri bir karton üzerine karışık yapıştırıp bir nevi kolaj çalışması yapmış (okula götürdüğü ve öğretmeni panoya astığı için resmi sonra gelecek).



 Allah daim etsin sıkılmaz inşallah. Aslında ben de hayatımda hep böyleydim, en sevdiğim şey hayatım boyunca eciş bücüş çer çöp, boya kalemi, resim defteri, kumaş kes, kağıt kes... hep ama hep sevmişimdir bir şeylerle uğraşmayı. kıyafet tasarımı yapardım hep, boya kalemlerim resim defterim hiç ayrılmazdı yanımdan elimden. Resimler yapar oraya buraya asardım, cocukken bile bebeğime, kumaştan, çorap keserek, kıyafetler dikerdim. falan felan, uğraşıları severdim yani. Ki evlenene kadar da böyleydi. şimdi vakitsizlikten yakınıp duruyoruz hep.


Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık