3 Nisan 2010

Kartal Buluşmamız

Masa çevresinde başlayan sakin oyun masayı çevirme, üstüne çıkma.... gibi aktivitelerle devam etti.

31 Mart 2010

Sanki ilk iletişimimiz gibi :)

Uyku vaktiydi, herzamanki gibi mamasını aldı ve atladı yatağına, bir iki güldük iyi geceler dedim o da herzamanki gibi el salladı, bacak bacak üzerine atıp derin uykulara doğru geçecekti....

Işıklar kapandı, oadadan çıktım, sessizlik gerekiyordu uyuyana kadar, beklerken TV karşısında, bir kaç dakika sonra mırıldanmalar mızırdanmalara döndü, yanına gittim ara ışığı açtım odanın kapısını açtım;
- ne oldu tatlım?
beşikten bana uzanan Oğuz'umun eli ve elinde boş biberon ve tek bir söz;
- bittii....
Ben de bittim :)

30 Mart 2010

OĞUZ'un objektifinden

27 Mart 2010

Salıncakta ve bankta iki kişi



25 Mart 2010

Samandıra_Öğretmen Vedası Yemeği

22 Mart 2010

Okuma saati

Oyun grubumuzla yaptığımız oyuncak döngüsü (Sevgili Ülkü'nün fikriydi) işi yani her çocuk 1 oyuncak getirir ve o oyuncak herhafta bir diğerine geçer fikri çok işe yarıyor, bu sayede 2 haftada bir yeni bir oyuncağımız oluyor.



O döngüde dolanan Mor Kedi yayınlarının ilk sözlüğüm kitabımız bize geri geldiğinde sanırım Oğuz'da onun kıymetini anladı :) kitap geldi geleli elinde sürekli açıp bize resimleri göstererek ne olduklarını soruyor. En çokta tost makinasını sevdi dün akşam sanırım 20 kere felan o gösterdi bende tossttt makinası dedim vurgulu olarak çok hoşuna gitti gülmekten kırıldı :)))....

20 Mart 2010

ÇAMLICA TEPESİ



Bu manzaralar Çamlıca tepesinden,MY nin eseri.




Bir abi 2 adet karanfil tutuşturdu eline, gitti geldi düştü kalktı, koştu yürüdü ama onları ne kırdı, ne bozdu ne attı. Sinirlenmediği sürece çok hassas, sevgi dolu... bu öğretilirmi, genlerdenmi gelir, doğasımı böyle, yoksa bizdenmi kaptı....
Aslında hepsi, doğalı biraz babası, hassas tabi sinirlenmediği, sinirlendirilmediği sürece tabi şuda güzelki eşiği çok yüksek, biraz da biz hep anlatmaya çalıştık sevgi nasıl gösterilir karşındakine, yanındakine, elindekine, çiçeklere böceklere hayvanlara, insanlara hep ince davrandık hayatımızda ve onun önündede bu tutumumuzda hep hassasiyet göstermeye çalıştık.
Kavgalar bile hep seviyeliydi, özellikle onun önünde yapmaktan kaçınmadık ama dikkat ettik birbirimize söylediklerimize.
Evet inşallah 7 sinde böyleyken 70 ine kadar da böyle hassas ve sevgi dolu kalır küçük masumiyetim :)

18 Mart 2010

90 YIL ÖNCESİNİN BİR VASİYETİ;

ATATÜRK VE MONTESSORİ EĞİTİM SİSTEMİ
Her ne kadar Montessori Eğitimi konusunda olmak istediğimiz yere gelememiş olsakta, birçok fikrini benimsiyor ve kısmen aklımıza mantıklı geldiği ölçüde ugulamaya çalışıyoruz, aktiviteler konusunda da elimizden geleni yapıyoruz...
Bu konuda MEB'nın bir yazısını bulan babamızın paylaşımı sf:35. aşağıdaki linkte.

90 YIL ÖNCESİNİN BİR VASİYETİ; ATATÜRK VE MONTESSORİ EĞİTİM SİSTEMİ

Bu arada MEB'in yeni çıkarmaya başladığı bu dergi, bizden tam not aldı, özellikle Atatürk ve Montessori konulu bir yazıyı içerisinde barındırıyor oluşu eğitim anlayışımızı tam 12'den vurdu diyebiliriz. İleri görüşlülüğü konusunda hayran olduğumuz Atam maalesef bir çok alanda olduğu gibi eğitimde de bu vasiyetini yerine getirememişiz....

Makalelerin okunmasını tavsiye ederiz.
M&G

13 Mart 2010

10.Hafta Oyun Grubu buluşmamız

Biz büyüyoruz, gün geçtikçe birbirimize daha da alışıyoruz, belki bir gün gelecek sürekli birbirimizi arıyor soruyor olacağız, tabi buluşmalarımız devam ederse...
Biri kız biri erkekten oluşan yaramazlık çetesi iş üzerinde yakalandı, kendilerine hafifletilmiş dağıtılan çekmece toplama cezası verildi :))

8 Mart 2010

Kendi mamanı kendin yap....

"Çocuğunuz sizi hiç dinlemiyor diye üzülmeyin, asıl sizi sürekli izliyor diye endişelenin."
Robert Fulghum

Bugün bebeklerin ebeveyinlerini ne kadar da dikkatli gözlemlediklerini ve herşeyi nasılda kaptıklarını bizatihi yaşadık.
Oğuzun, yatma vakti geldiğinde hep bir ritüelimiz vardır, hemen cezve ile su ısıtılır o suyla mama yapılır, bu esnada Oğuz bekler, mamasını alır daha sonra mama ile odasına gidilir ve alt değiştirilir, pijamalar giyilir ve cup yatak ve uyku....

Akşam yemek yedik masada oyalanıyorduk, Oğuz mızmızlanmaya başladı, babaya cezveyi işaret etti, verdik aldı, sürahinin yanına gitti, sürahiyi işaret etti, içine su koyduk, dökmeden ocağa kadar taşıdı kaldırdı, boyu yetişmedi, babasına verdi babası ocağa koydu, oğuz düğmeleri çevirmeye çalıştı babası ocağı açtı, oğuz bekledi......

Yakında kendi mamasını kendi yapacak galiba :))))

7 Mart 2010

AnA Oğul


6 Mart 2010

Haydi buyrun çekin resmimi....


Ben sizin resmimi çekmenize müsade edeyim, şirinlikte yaparım bir de üstüne, ama sonra alırım kamerayı ona göre :))) Artık bu moddayız...

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık