25 Temmuz 2012

Yavaş Yavaş Ölürler …

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,
Müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoş görmeyi barındırmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
İzzeti nefislerini yıkanlar
Hiçbir zaman yardım
istemeyenler.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklara esir olanlar,
Her gün aynı yolları
yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve
değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyen,
veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
İhtiraslardan ve verdikleri heyecanlardan
kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar
Yavaş yavaş ölürler.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup istikamet
değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk
almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin
dışına çıkmamış olanlar.
Yavaş yavaş ölürler.

Pablo Neruda

23 Temmuz 2012

Rahatsız Eden Ayakkabı... - Âşık Veysel

Anadolu'nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya, hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir.
Evin penceresinden, karanlık bahçeye vuran ışıkta, ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir...
Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca...
Sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer... Ve pencereden aşağıya atlar.
Başka bir adam için... Kadın kocasını terk eder…
Koşarlar iki sevgili... Kaçıyorlar... Tarlaları, ovaları aşarlar...
Anadolu'da bir köy nasıl nasıl koşmasınlar ki. Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır... Namus belası. Töre cinayetleri... Yoksulluk... Cefa... Korku... Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler...
Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar...
Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki ;

"
Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor"...

Çıkartıp bakarlar ki!

Ayakkabısının içinde bir tomar para!
Kocası her şeyin farkında... Biliyor ki gidecek...
"Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti"

YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE!
O yoksul köylü;
Bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu...
O güzel insanı...
O onurlu davranışı sergileyen...
O terk edilen adamı...
HEPİNİZ TANIYORSUNUZ!
Çünkü o ;
Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi...
Uzun ince bir yoldaydı ve
Gidiyordu gündüz gece...
Şimdi sorarım size ;
Bu memlekette töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır? Yoksa... Âşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, OKUYAMASA bile...
KİTAP GİBİ HAYAT YAŞAYAN ADAMLAR MI YAKIŞIR
Sunay Akın

22 Temmuz 2012

CAMİ VE HİLAL


Gidebilmek!

Herkes için geçerli bir gerçek var ; bazen ayrılıklar fena koyar insana.
Ama öyle bir zaman gelir ki elden başka birşey gelmiyordur ve artık sıra da gitmek vardır tıpkı Sunay Akın'ın dediği gibi;


"Elinden geleni yaptıktan sonra, sıra ayağından geleni yapmakta; Gitmek gibi mesela."

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık