24 Aralık 2009

Bir doğum günü daha!

Hersene pastama yazıldığını varsaydığım yazıların olabilecek en güzeli herhalde bu olurdu.

Ve 32 yaşımı bitirdiğim, bu 24 Aralıkta, eğer bir yazı yazmak isteseydim, anlatmak istediğim ama bir türlü onun kadar iyi anlatamayacağım bu yazıyı Can Dündar kaleme almış ....

Olgunlaşmak!..

"Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım.

İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun. Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi.
İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var. "Ben demiştim", "ben bilirim", "ben zaten anlamıştım" sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirtiyor ve onlara daha çok önem veriyorsun.
İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum.

Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim.

Gerektiğinde "Hayır" demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor.

Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar.
Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yaşamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece.

Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına, popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim . Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı.

Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendim de yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu.

Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun. İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu. Kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok işe yarıyor."
Can Dündar

Kartal %100 Ekolojik Pazar

Kartal'da %100 ekolojik pazar, 20 Aralık pazar günü Kartal Belediyesi ve Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği işbirliğiyle açıldı, devamı gelirmi bilinmez, çünkü o gün gördüğüm kadarı ile çok fazla yoğunluk yoktu.

Kucaklarımızda bebişler olduğundan biz alışveriş yapamadık, yani hazırlıksız gitmiştik.
Aramızda konuştuğumuz; "ne tuhaf bunun aslında normal yani olması gereken" olduğuydu oysa biz insanlar sanki bir müzeye veya değişik ürünlerin sergilendiği bir sergiye gelmişiz gibi dolaşıyorduk pazarın içinde.

Ürünlere bakınca fark ettiğim şu oldu belki yanılıyorumdur böyle düşünmekle, sebze ve meyvelerin kargacık burgacık oluşu bana tabi hormonsuz ve doğal olduklarından bizim yediğimiz o muntazam domateslere, karnabaharlara benzemiyorlar dedirtti...

Sonraki zamanlarda ciddi olarak düşünmeli aslında tam olarak oradan alışveriş yapmayı, sadece mevsim ürünleri vardı, sertifikalıydılar, oradan alışveriş yapmalı ki inadına, üretici teşvik edilmeli, amacı yerini bulmalı....

22 Aralık 2009

İlk Yeni Yıl Hediyem

Üye olduğumuz Montessori anneleri grubunda yapılan yılbaşı hediyeleşmesinde Yeni Yıl Oyuncak Arkadaşlarım; benim hediye gönderdiğim Ankaradaki 3,5 yaşındaki İpek arkadaşım ve bana İstanbu'dan hediye gönderen 20 aylık ikizler sevgili Oytun ve Tuana arkadaşlarım oldular.
Bugün kagom elime ulaştı ve akşama kadar annemin gelmesini bekledik, hediye paketimi açarken çok mutlu oldum, içinden çıkan bu rengarenk ve müzikli arabaya çok şaşırdım, bir de yanında güzel bir mavi araba vardı....Onlardan bana hatıra olacak bu hediyeleri kocaman bir adam olduğumda da saklıyor olacağım :) çünkü bunlar arkadaşlarımdan aldığım ilk hediyeler...

20 Aralık 2009

OYUN GRUBUM

Ve iste nihayet oyun grubu kurma calismalari meyvesini verdi ve 4 kisilik bir oyun grubumuz oldu. daha cok yeniyiz ve cok tecrubesiz bizlerde annelerimizde.



Mesela ilk karsilastigimizda saclari cekilen, elinden oyuncagi kapilan, yatagini paylasmak istemeyen.... ooo var da var. Ama sonrasinda; mesela hepimiz iki basamakli merdiven nasil cikilir onu etud ettik, beraberken, oncesinde yemegi red ettigimiz yemeklerimizi istahla yedik, oyuncaklari kisa sureli de olsa paylasmayi, en azindan degis etmeyi ogrendik ve en guzeli de hepimiz beraber dans ettik...

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık