1 Ağustos 2009

Oğuz Türk 9. ayını tamamladı…

Her yazıda bir süre nasıl başlamam gerektiğini düşünüyorum önce. İlk aklıma gelen zamanın hep nasıl da hızla geçip gittiği oluyor. Bir 9 ay herşeyi birlikte yaşadık oğuzla, o içimde ben dünyada.... İkinci 9 ayı da el ele, kucak kucağa veya yan yana geçirdik, iyisiyle kötüsüyle. Bebeğim şimdi yavaş yavaş bebeklikten çıkıp çocukluğa geçiyor. Kendinde kötü alışkanlıklar, huylarda geliştirmeye başladı, iyiler yanında. Yabancıları görünce, yada birileri ona ilgi gösterince hemen omzuma saklanıyor. Yada kaçıp bana saklanıyor, yada ağlıyor. Herhali ile çok tatlı bir kere, yemyeşil bakışları var, güleç güneş gibi bir yüzü insanın içini ısıtan. Alt değiştirmeyi artık istemiyor, direkt altının açılmasını ve bir daha kapanmamasını istiyor, birde kaçışı varki yakalanacağını anlayıp evlere şenlik, ölür insan gülmekten.

Artık yanlız kalmakta istemiyor, korku mu, yoksa şımarıklık mı henüz çözemedik ama mutlaka yanında birileri olmalı, onunla ilgilenmeli, oynamalı, gerçi henüz oyunlardan da pek anlamıyor, tek yapmak istediği yeni şeyler keşfetmek ve onları karıştırmak.

Pek sokak sevmez, gezmekse onu pek ilgilendirmiyor, ama herhalde en sevdiği şey babası ile birlikte elektronik marketlerde seyri alem yapmak, helede bir şey geçirmesin eline karıştıracak çıldırıyor...

Benim işten eve gelişlerimde bir karşılama seramonisi var, eller ağıza gider sevinçle ve vücut bir sallanma hareketi yapar, eller ayaklar birbirine karışır ve sonra anne heyecanla kucaklanır. Sonra meraklı bakışlara devam, ama anne yine de bir süre yanında istenir.

Tabi emekleme yavaş yavaş boyut değiştiriyor, koltuklara tutunup kalkma, koltuklara, yastıklara tırmanma olarak değişiyor. Eliyle tuttuğu bir yüksekliğe barfiks çekercesine kendinide çekebiliyor, kuvvetle.

Hele uyurken yatağı ve yastığı ile güreş tutması komedi. o yastığı ısırmak kollarının, bacaklarının arasında sıkmak istemesi....Böylece uyuyakalması....Beşiğinin içinde sürekli uyur turlar atması....

Öyle çok şey varki, daha anlatılacak...
9.ayında kutlu olsun bbeğim.
Annen

0 yorum:

Bakış Açımız

İnsan ömrü ne kısa, oysa ki ne kadar çok şey var hayatta yapılacak, yaşanacak. 24 saate bir 24 daha eklense ve 2 günü 1 gün gibi, sevdiğimiz her şeyi 2 kere daha fazla yada 2 kat daha uzun yaşasak keşke.
Diyeceksiniz ki o zaman acılarda 2 kat olacak. Diyeceğim ki olmasa... Hayal bu ya acılarda 2'ye tam bölünebilse ve 1 yarım olsa bize kalan...
Acılara etkisiz eleman muamlesi yapıp, mutlulukları hep 2 ile çarpmaya çalışmak, sorunlara eşit zaman verip fazla üzerinde durmamak lazım hayatta ki bize verilen sürede bu sınavın tüm sorunlarını çözüp geçer not alabilelim.
Gerçi geçer not alsakta sonuç ne ki sınıf geçmek mi iyi bir hayata terfi etmek mi. Yok öyle bir sıralama tek amaç bu sınavı en az yürek acısıyla tamamlamak....son bardak suyumuzu içmeden, yıllar devirmiş o gözleri kapatmadan geriye dönüp baktığında hafıza son kez, en az kalbi kırmış olmalı insan, en az günahı işlemiş ama en fazla gezip/görmüş, en fazla sevmiş ve sevilmiş olmalı... ve bu hayatın üzerine bir bardak su içip öyle dalmalı son uykuya .... gy
Hayatınızı seviyorsanız zamanınızı boşa harcamayınız, çünkü zaman hayatın kendisidir.

Benjamın Franklin

Kaç Tık